Gelişmiş Arama
Ziyaret
9214
Güncellenme Tarihi: 2010/03/09
Soru Özeti
Lütfen imameti ispatlayan akli delilleri ve imamın varlılığın gerekliliğini açıklar mısınız?
Soru
Lütfen bir imamın olmasının gerekliliğini ve imameti ispatlayan akli delilleri açıklayın.
Kısa Cevap

İmamet meselesi İslam’da çok önemli bir yere sahiptir. İmamet insanın tekamül yolundaki son durağıdır.

Bu makam, Hz. İbrahim (a.s) ve İslam Peygamberinde (s.a.a) olduğu gibi bazen nübüvvet ve risalet makamıyla beraber olmuş, bazen de Masum İmamlarda (a.s) olduğu gibi nübüvvet olmadan tek başına da olmuştur.

Nasıl ki, insanın gelişip ilerlemesi için peygamberlere ihtiyaç varsa dinin korunması ve Peygamberlerin yolunun devam etmesi içinde imama ihtiyaç vardır.

Bütün zamanlarda masum bir insan ve ilahi bir hüccetin olmasının gerekliliği birçok akli delillere dayanmaktadır. O delillerden biri imamet ve nübüvvetin Allah-u Teala tarafından manevi bir feyiz olduğudur. Lütuf kaidesine göre böyle bir feyiz hep olmalıdır.

Burhan-ı mazhar-ı cami, burhan-ı imkan-ı eşref, illet-i gai vb. deliller de imamın gerekliliğini ortaya koymaktalar.

Ayrıntılı Cevap

İmamet İslam’da önemli bir yere sahiptir. Kur’an-ı Kerim onu yalnızca büyük peygamberlerin ulaştığı insanın tekamül yolculuğunun son merhalesi olarak kabul ediyor ve Hz. İbrahim (a.s) hakkında şöyle buyuruyor: ‘Hani Rabbi İbrahim’i bir takım kelimelerle denemiş, o da tam olarak onları yerine getirmişti. (İşte o zaman Allah,) ‘Ben seni insanlara imam (önder) kılacağım.’ dedi. (İbrahim,) ‘Benim soyumdan da.’ dedi. (Allah,) ‘Benim ahdim (imamet makamı) zalimlere erişmez.’ dedi.’[1] (pak ve masum evlatlarından başka, kimse bu makama layık değildir).

Ayetten, bu makamın çok yüksek bir makam olduğu anlaşılmaktadır. Zira Hz. İbrahim (a.s) nübüvvet ve risalet makamına sahip olmasına rağmen ömrünün sonuna doğru ve zor imtihanları geçtikten sonra ona ulaşmıştır.

İmamet makamı bir çok yerde nübüvvet makamıyla beraberdir. Hz. İbrahim (a.s) gibi ulu’l azm peygamberlerin imamet makamları vardı. Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.a) de hem imam, hem resul, hem de nebi idi. Bazı yerlerde ise imamet ve nübüvvet birbirlerinden ayrılabilirler. Masum İmamlar (a.s) kendilerine vahiy nazil olmayan yalnızca imam olan kimselerdeler.

Bütün zamanlardaki genel imametin akli delilleri şöyledir:

a) Burhan-ı Lütuf: Nübüvvet ve imamet İnsanı yaratılış gayesine yakınlaştıran Allah tarafından verilmiş manevi bir feyizdir ve lütuf kaidesine göre bu feyiz devamlı olmalıdır. Lütuf kaidesi İslam toplumunda hakkın merkezi olacak ve toplumu mutlak hatadan koruyacak bir imamın olmasını gerektirmektedir.

Gaybetteki imamın varlığının faydalarını şöyle sıralayabiliriz:

1-             Allah’ın dinini genel manada korumak.[2]

2-             Eğitime müsait nefisleri eğitmek manevi feyiz yetiştirmek.

3-             Mezhebin varlığını sürdürmek.

4-             İnsanların örnek alabilecekleri yaşayan bir örneğin varlığını bilerek ona bağlanmaları.[3]

b) Burhan-ı İllet-i Gai: Kelam ilminde Allah-u Teala’nın fiillerinde bir hedef ve amaç olduğu ispatlanmıştır. Ancak bu gaye Allah’a ait değil bizzat yaratığın kendisine aittir; çünkü Allah-u Teala mutlak kemaldir ve onda her hangi bir eksiklik yoktur. Allah’ın fiillerinin gayesi kullarına/yaratıklarına dönmektedir. İnsanın var olmasının gayesi insan-ı kamil olmasıdır; yani insan bir ağaç gibidir, meyvesi ise insan-ı kamildir.[4]

 

c) Burhan-ı İmkan-ı Eşref: Felsefede eşref imkanı kuralı diye bilinen kural uyarınca eşref varlik, (en üstün ve şerefli varlık) varlık mertebelerinde, düşük mertebelerden daha önce olmalıdır.[5]  

Varlık âleminde insan eşref-ul mahlukattır. Varlık, hayat, ilim, kudret, cemal vb. şeyler yeryüzünün hücceti olan insan-ı kâmile ulaşmadan önce normal insanlara ulaşması imkânsızdır.

d) Burhan-ı Mazhar-ı Cami’: Zuhur makamında Allah’ın mutlak hüviyetine vahdet ahkamının galebesi vardır ve zati vahdette ayrıntılı isimlere yer yoktur. Öte yandan dış alemde kendini gösteren ayrıntılı mazharlarda çokluk ahkamı vahdete galiptir. İşte burada, zati vahdet veya çokluk imkânının ayrıntılı isimleri hakiki vahdet yönünden hakka mazhar olabilmesi için birbirine galip gelmediği ilahi ferman, itidali bir sureti gerektirmektedir. O itidali surette insan-ı kâmildir.[6]

Allame Hilli (r.a) Nasıruddin Tusi’nin imamın gerekliliği konusunda getirdiği delillerin açıklamasında şöyle buyuruyor:

1-             İnsan aklı, kavrayışının yükselmesi için, nakli beyanlarla takviye edebilecek, bir peygamberin varlığına ihtiyacı vardır; zira insana aklıyla dinin bir çok usul ve furu’unu anlamak mümkün olsa da ona güvenme, onları yerine getirme konusunda bazen kalbinin derinliklerinde vesvese ve sarsıntılar meydana gelebilir. Ama bu akli hükümler ilahi bir önder tarafından güçlendirilirse her türlü şüphe ve ikilem giderilecek ve insanın kalbi daha güçlü bir şekilde akli bulgularının peşinden gidecektir.

2-             Bir çok şey var ki akıl onların iyi ve kötü olduğunu anlayamıyor. Onların iyi ve kötü olduğunu anlayabilmesi için ilahi önderlere ihtiyaç vardır.

3-             Bir çok şey faydalı, bazı şeyler de zararlıdır. İnsan yalnızca kendi aklıyla onların fayda ve zararını kavrayamaz. İşte burada ona faydalı ve zararlı olan şeyleri açıklayacak birine ihtiyacı vardır. O kimse de ancak vahiy kaynağıyla beslenen ilahi önderlerdir.

4-             İnsan toplumsal bir varlıktır; bütün bireylerin haklarını koruyacak ve onları doğru bir kanala yönlendirecek kanunlar olmadıkça arzu edilen kemal düzeyine ulaşamayacaktır. Böyle kanunların doğru tespiti ve icrası pak, masum ve bilgin rehberlerden başkasından taraf gerçekleştirilemez.

5-             İnsanlar kemali derk etmekte, ilim ve maarif öğrenmekte ve faziletler kazanmakta farklıdırlar. Bazıları bu yolda gitme gücüne sahipken, bazıları da bundan acizdir. İlahi önderler mümkün olan kemale ulaşmak için birinci grubu takviye ederken ikinci gruba da yardımcı olurlar.

6-             İnsanların ahlaki yapıları farklı olduğundan faziletlerin eğitilmesinin tek yolu pak ve masum önderlerdir.

7-             İlahi önderler, itaat ve günahların karşılığı olan sevap ve cezaları tam olarak bilmekteler; bunları başkalarına söylediklerinde onlarda vazifelerini daha bir azimle yerine getirirler.[7]

İmametin nübüvvetin devamı olmaktan başka bir şey olmadığı göz önüne alındığında bu felsefelerin çoğu Masum İmamlar (a.s) içinde geçerlidir. Başka bir ifadeyle, Allah-u Teala insanı, kemal ve saadet için yarattığı için onun hidayeti için vahye dayalı ve masumluk makamına sahip peygamberler göndermesi gerektiği gibi bu yolun devamı için peygamberlerden sonra masum halifeler seçmeli ki insanlığı amaçlanan hedefe götürmeye yardımcı olsunlar. Bu gerçekleşmezse hedefe varılmaz; zira:

1- İnsan aklı tek başına kemal yolunda ilerleme sebeplerini tespit etmekte kesinlikle yeterli değildir, hatta bazen onun onda birini dahi bilmemektedir.

2- Peygamberlerin getirdikleri din, Onlardan sonra çeşitli tahriflere uğratılabilir. Bunu önlemek amacıyla masum ve ilahi koruyucular gereklidir. Allah-u Teala Kur’an-ı Kerim hakkında ‘Kuşkusuz Zikr’i (Kur’an’ı) biz indirdik ve elbette onu biz koruyacağız.’[8] diye buyurmaktadır, ama bunun hiçbir sebep olmadan yapacağını buyurmamıştır. Dinin korunması sebeplere dayanmaktadır ve o sebeplerden en önemlisi Masum İmamlar (a.s)’dır.

3- İlahi hükümetin kurulması, adaletin yerleştirilmesi ve insanın yaratılış hedefine ulaştırılması masum insanların dışında kimsenin yapabileceği şeyler değildir. Zira tarih, beşeri hükümetlerin hep şahsi veya belli grupların menfaatini temin ettiğini, onların tüm çabalarının bu yönde olduğunu göstermektedir. Asırlarca demokrasi, halkın egemenliği, insan hakları vb. gibi sloganlar atılmış ama uygulamada bütün bunlar, şeytani güçlerin hedeflerine ulaşmak için kullandıkları araçtan başka bir şey olmamıştır ve onlar bunlardan faydalanarak sinsi bir şekilde niyetlerini insanlar üzerinden gerçekleştirmişlerdir. Bunun başlıca sebebi her türlü hataya maruz olan yani masum olmayan kişilerin mihver olmasıdır.

4- Toplumda din kanunlarının devam edebilmesi için, dinin bütün ayrıntılarını en küçük bir belirsizlik kalmayacak şekilde tümüyle bilen imamlara ihtiyaç vardır.

 

Bütün bu söylediklerimizden Masum İmamların olmasının gerektiği ve varlıklarının felsefesi güzel bir şekilde ortaya çıkmaktadır.[9]



[1] - Bakara/124

[2] - Şerif-ul Ulema, Keşfu’l Kına’ s.148

[3] - Bkz: Mehdeviyetin Kelami Dayanağı, 220. Soru

[4] - Bkz: Mehdeviyet Felsefesinin Temelleri, 221. Soru

[5] - Seyyid Muhammed Hüseyin Tabatabai, Nihayetu’l Hikme, s.319-320

[6] - Bkz: Temhid-ul Kavaid, s.172; Abdullah Cevadi Amuli, Tahrir-u Temhid-il Kavaid,

[7] - Şerh-i Tecrid, s. 271, (az bir değişiklik ve özetle), Peyam-ı Kur’an’dan yapılan lıntıdır,

.9, s. 37-38

[8] - Hicr/9

[9] - Daha fazla bilgi için bkz:

-Kur’an’dan İmam Ali (a.s)’ın İmametinin İspatı, 324. Soru

-İmamet ve İmamlara İnanmanın Delilleri, 321. Soru

-İmam Mehdi (a.s)’ın Yaşadığına Dair Deliller, 582. Soru

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Şerî mesafe miktarı ne kadardır?
    5559 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/01/23
    A. Şerî mesafenin miktarı hakkında birkaç görüş vardır: Bazıları mesafe miktarının 22/5 km olduğu görüşündedir.[1] Bazıları şerî mesafenin 21/5 km olduğu fikrini taşımaktadır.[2] Bir grup da şerî mesafenin 22 ...
  • Bedenin ruha alet olması konusunda doğal ve yapma aletler arasındaki fark nedir?
    7311 İrfan Felsefesi 2012/04/03
    Doğal ve yapma terimler felsefede doğal ve yapma varlıklar arasında mukayese yapıldığı zaman kullanılır. Örneğin insan bedeni doğal bir cisimdir, yatak ise yapma bir cisimdir. Bedenin kendi parçalarıyla bileşimi doğaldır. Ama yatağın kendi parçalarıyla (tahta, çivi vs.) bileşimi yapmadır. ...
  • Bir takım şekilleri ve figürleri içeren dua kitaplarından yararlanmak caiz midir?
    10662 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/04/11
    1- Sorunuza nazaran söz konusu kitabın hangi ilim hakkında olduğunu anlamak güçtür. Bunu anlamak için daha geniş bilgiye ihtiyaç vardır. Ama kısaca söyleyebiliriz ki söz konusu kitap ulum-i garibe hakkındadır. Ulum-i garibe; cifr, reml ve nücüm gibi ilimlere denir. Ancak söz konusu kitabın hangi kısmına ait olduğunu ...
  • Mübarek Ramazan ayının 21’inde yolculuk yapmanın hükmü nedir?
    4971 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/08/14
    Mübarek ramazan ayında yolculuk yapmanın sakıncası yoktur, ancak oruçtan kaçmak için olursa mekruhtur.[1] insan yolculuktan dolayı tutamadığı orucunu ramazan ayından sonra tutmalıdır. Bu hükümderamazanın ayının 21’i ile diğer ...
  • Şeytanın İmam Ali’ye (a.s) alakası ve sevgisi var mıydı?
    15324 Eski Kelam İlmi 2012/03/11
    Yapılan araştırmaların neticesinde hadis kaynaklarında hatta büyük ariflerin irfan kitaplarındaki aşk ve sevgiyle ilgili bölümlerde bile sorudaki ifadelerle Şeytanın İmam Ali’ye (a.s) sevgi duyması hakkında her hangi bir rivayete rastlanmamıştır. Bu türden başka rivayetler olsa da onlarda şeytanın sapkınlığına özellikle vurgu yapılmıştır. Yine bir rivayette İmam Bakır ...
  • Hz. Peygamberin (s.a.a) bakışında selam vermenin önemi nedir?
    12618 تاريخ بزرگان 2012/06/16
    İnsan toplumsal bir varlık olup kendi türlerinin ilişkisine, dostluğuna ve sevgisine ihtiyaç duyar. Selam vermek iki insan arasındaki sağlıklı ilişkinin ilk merhalesini oluşturur ve dostluk, samimiyet, sevgi, tevazu, hayır duası ve karşı tarafa güven vermek gibi değişik mesajlar içerir. Selam sözcüğü çok güzel ve manalı bir kavram ...
  • bazı vacip ve müstahaplara önem verilmesi namazın yerine geçebilir mi?
    5202 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/11/08
    Cevaba geçmeden önce bir noktayı açıklamamız lazım, oda şudur: İslami hüküm ve yasalarda, her ne kadar maslahat ve mefsede konusunu göz önünde tutulmuş ise de, insanın aklı bu hükümlerin tüm fayda ve zararlarını tek başına derk edebilmesi olanaksızdır. Bu bağlamda kesinlikle Allahın vahyine ve masumların sözlerine tabi ...
  • Kredi kartlarıyla alışveriş yapılması ve bu kartların nakit paraya çevrilmesinin hükmü nedir?
    5659 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2009/05/13
    Sorunuzun cevabını Ayetullah Hamenei’nin kalemi şu şekilde cevaplamıştır: Hesapta olan ve alışveriş yaparken ödediğiniz miktarın bir sakıncası yoktur. Ama hesabınızda karşılığı olmadan size kredi hesabı olarak verilen miktar; eğer borç şeklindeyse ve ona faiz geliyorsa, borcun kendisi sahih ama fazlası faiz sayılmaktadır ve haramdır. ...
  • Peygamberin (s.a.a.) Teşkil Etmiş Olduğu Hükümetin, Allah’ı Arayan Fıtrat ile İrtibatı nedir?
    7242 Düzenler 2012/10/24
    Bize göre Resul-i Ekrem’in (s.a.a.) teşkil etmiş olduğu hükümet ilahi bir emir idi. Ama bu emri iktiza eden nokta, bu hükümetin insan yaşamının tüm alanlarında tesir etmesidir. İmam Bakırdan (a.s.) “…velayete davet edildiği kadar hiç bir şeye davet edilmedi”[i] şeklinde nakledilen tabir buna yöneliktir. ...
  • Tevazu nedir? Tevazu nasıl bir esere sahiptir? Tevazu ile zillet arasındaki fark nedir?
    2308 فضایل اخلاقی 2020/01/19

En Çok Okunanlar