Gelişmiş Arama
Ziyaret
9991
Güncellenme Tarihi: 2008/02/01
Soru Özeti
Evrenin bütün sırlarından haberdar olan bir peygamberin ummi olması nasıl mümkündür?
Soru
Kur’an’da geçen Ummi tabirinden hareketle bazıları Peygamber’in (s.a.a) okumak ve yazmak bilmediğini iddia etmişlerdir. Acaba bu konu doğru mu? Bütün varlık aleminin sırlarını okuyabilen ve rumuzlarına vâkıf olan bir peygamberin okuma yazma bilmeyişi nasıl mümkündür?
Kısa Cevap

Ummi okuma ve yazmayı birisinden öğrenmeyen kimseye denir. İslam Peygamberine de ummi denilmesi onun kimseden ders almadığı ve okuma ve yazmayı kimseden öğrenmediği içindir. Bu konu tarihi veriler açısından kesindir ve bu İslam Peygamber’ine bir üstünlük ve övgü sayılır ve aynı zamanda onun peygamberliğine ve icazına bir delildir.

Çünkü bir beceri olarak okuma ve yazmanın insan için önemi diğer insanların fikirlerinden ve eserlerinden yararlanmak ve kendi bilgisini zenginleştirmektir. Buna göre gelmiş geçmiş her kesin bilgisine sahip olan bir kimsenin artık okumak ve yazamaya bir ihtiyacı olmaz. Buna göre Peygamber’in (s.a.a) vasıfları içinde ummi vasfı onun peygamberliğinin bir delil ve ispat sayılır. Çünkü o bu vasfıyla birlikte geçmiş ve gelecek herkesin bilgilerinden haberdardı; göğün ve yerin gaybına vakıftı ve insanları doğru yola hidayet ediyordu.

Ayrıntılı Cevap

Bu soru iki bölümden oluşmaktadır:

1- Ummi kavramının anlamı nedir?

2- Eğer ummi okuma yazmayı bilmemek anlamında ise bütün evrenin sırlarından haberdar olan bir Peygamber’e nasıl yakıştırılabilir?

Birinci bölüme yanıt olarak şunu söylemek gerekir ki: Ummi okuma yazmayı birinden öğrenmeyen kimseye denir.[1] İslam Peygamberi’ne de ummi denilmesi onun okuma yazmayı kimseden ders almadığı içindir.[2] Peygamber’in (s.a.a) ummi olduğu konusu tarihi açıdan kesin olan bir gerçektir. Çünkü tarih açıkça Peygamber’in (s.a.a) ister Peygamberlikle görevlendirilmeden ve ister peygamberlikle görevlendirildikten sonra hiçbir kimseden okuma yazmayı öğrenmediğini kanıtlamaktadır. Zira bir yandan o dönemde Hicaz halkının büyük bir çoğunluğu okuma ve yazma bilmiyor zaten öğrenim işi onlar arasında önemli bir konuma sahip değildi. Bu yüzden sadece belli bir grup okuma ve yazma biliyordu ve bunların sayısı 17 kişiyi aşmıyordu. Buna göre eğer İslam Peygamberi o toplumda birsinden okuma ve yazmayı öğrenmiş olsaydı bu herkes tarafından bilinir ve halk arasında yayılırdı.[3]

Üstelik Peygamber’e düşmanlık besleyen ve ona karşı her türlü ithamdan geri durmayan kimseler böyle bir şey olsaydı elbette ondan haberdar olur ve Peygamber (s.a.a) okuma yazma bildiği için bu öğretileri başkalarından edindiğini ve öğretilerinin vahye dayanmadığını ileri sürürlerdi.[4]

Tarihte şunu kanıtlıyor ki Peygamber (s.a.a) Medine’de bile ne bir yazı okumuş ne de kendi eliyle bir şey yazmıştır. Hudeybiye anlaşmasında bile Peygamber (s.a.a) anlaşmayı kendisi yazmamıştır.[5]

Kur’an-i Kerim, ummi kavramından başka diğer ifadelerden de yararlanmaktadır. Örneğin Bundan önce sen ne bir kitap okumuş, ne de elinle onu yazmışsın. Öyle olsaydı, batıla uyanlar şüpheye kapılırlardı.[6]“Ne kitap nedir ne de iman bilirdin.”[7]

Ama bütün evrenin sırlarından haberdar olan bir peygamberin nasıl okuma yazma bilmeyebilir sorusuna gelince, bu sorunun cevabında şöyle diyebiliriz: Konumuzla ilgili ayetlerde ummi vasfı Peygamber (s.a.a) ile diğerlerinin ortak vasfı olarak zikredilmesine rağmen[8] Peygamber’in (s.a.a) ummi oluşuyla ümmetin ummi oluşu arasında fark vardır. Ummi kavramının her yerde aynı anlamı ifade etmediği kesindir. Çünkü bu vasıf Yahudiler ve Müşrik Araplar hakkında kınama vesilesi olarak kullanılmıştır. “Onların içinde okuma yazması olmayanlar da var ki, Kitap'tan (Tevrat'tan) (başkalarının kendilerine anlattıkları) kuruntulardan başka hiçbir şey bilmezler. Onlar, sadece zan içindedirler.”[9] Yine şöyle buyuruyor: Eğer seninle tartışırlarsa de ki: "Ben, bana uyanlarla birlikte kendimi Allah'a teslim ettim." Kendilerine kitap verilenlere ve okuma yazma bilmeyenlere (ümmîlere, müşriklere), "Siz de (O'na) boyun eğip teslim oldunuz mu?" de.”[10] [11]

Ama Peygamber (s.a.a) hakkında bu vasıf övgüyü ifade eder ve onun peygamberliğine bir delil ve ispattır. Buna örnek olarak mütekebbir vasfını zikredebiliriz. Mütekebbir vasfı Yüce Allah için övgü mahiyetinde kullanılır ama aynı vasıf diğerleri için yerme ve kınama sayılır.[12]

Bir beceri olarak okuma ve yazmanın insan için önemi diğer insanların fikirlerinden ve bırakmış oldukları eserlerinden yararlanmak ve kendi bilgisini zenginleştirmektir. Buna göre gelmiş geçmiş her kesin bilgisine sahip olan bir kimsenin artık okumak ve yazamaya bir ihtiyacı olmaz.

Bu yüzden bazı müfessirler şöyle demişlerdir: Peygamber’in (s.a.a) vasıfları arasında ummi vasfı onun peygamberliğinin delili ve ispatı sayılır. O bu vasfıyla geçmiş ve gelecek bütün ilimlere sahipti ve göklerin ve yerin gaybını insana bildirir ve onları hak yola davet ederdi.[13]

Aynı zamanda peygamberin ummi oluşu ve onun ummiler içinde mebus kılınışı Allah’ın sonsuz gücüne dikkatleri çekmek içindir. Yüce Allah okuma yazma bilmeyen halk içinden ders okumamış, mektebe gitmemiş birini Allah’ın ayetlerini onlara okumak, batıl inançlardan onları uzak tutmak ve kendilerine kitap, ilim ve hikmet öğretmek ve onları kötülüklerden arındırmak için göndermiştir.[14]

Buna göre birçok ilimleri içinde bulunduran Kur’an’ı okuma yazma bilmeyen biri tarafından getirilmesi ilahi mucizelerden sayılır[15]

Daha geniş bilgi için Bkz. Dairetu’l-mearif ferhang Kur’an, Ummi.



[1] Dehhuda, Lugatneme

[2] Farhang İstilahat İrfani

[3] Belazuri, Fetu’l-Buldan s.459

[4] Bkz. Şehit Mutahhari, Mecmu-i Asar, c. 3. s. 205- 206

[5] Şehit Mutahhari, Mecmu-i Asar, c. 3. s. 219

[6] Ankebut 48

[7] Şura 52

[8] Kur’an’da bu vasıf “Ummyun” şeklinde Bakara suresinin 78. ayetinde ve “Ummiyin” larak Al-I İmran suresinin 20 ve 75 ve Cuma suresinin 2 ayetlerinde geçmiştir.

[9] Bakara: 78

[10] Al-i İmran: 20

[11] Şehit Mutahhari, Mecmu-i Asar, c. 3. s. 228

[12] Tefsir-I Kebir c. 5 s. 310

[13] Keşfu’l-Esrar c. 1 s. 244

[14] Tefsir-i Nevin s. 7.

[15] Tefsir-I Kebir c. 5 s. 380

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Ölüyü taklit etmeyi sürdürme meselesinde eğer bir kimse yaşayan bir müçtehidi taklit etmeye dikkat etmeksizin hacca giderse, kendisinin haccı sorunlu olur mu?
    5167 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/06/20
    Belirtilen soru mercilerin bürolarına gönderildi ve aşağıdaki cevaplar elde edildi:Hz. Ayetullah Uzma Hamaney’in (Ömrü uzun olsun) Bürosu:Hz. İmam Humeyni’yi taklit etmeyi sürdürmek Ayetullah Hamaney’in iznine göre caizdir. Bundan dolayı sizin umre amelleriniz İmam Humeyni’nin fetvalarına göre gerçekleşmişse doğrudur.Hz. Ayetullah Uzma Sistani’nin (Ömrü uzun olsun) Bürosu:
  • Adet günlerinde var olan düzensizliği dikkate alarak benim namaz ve orucumun hükmü nedir?
    12567 2012/03/10
    Eğer doğumlardan sonra âdetiniz adediye (adeti belli olan kimsenin) bir kimsenin adeti gibi altı güne dönmüş ise altı günü hayız ve geride kalan diğer günleri istihaza sayarsınız. Ama eğer âdetin değişmemiş âdetiniz adediye şeklinde yedi gün baki kalmış ise yedi gün hayız diğer günlerini istihaza olarak karar ...
  • Mecbur kalınca günah işlemenin hükmü nedir?
    8842 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/03/07
    Dini öğretilere göre şer’i sorumluluklar insanın ihtiyar ve özgür iradesine bağlıdır; yani insan özgür iradesiyle güzel bir ameli yaparsa mükafatı hakkeder. Dolayısıyla şia fıkhında sorumluluğun kaldırıldığı yerlerden biri mecburiyettir. Müslüman biri haram müzik dinlemek gibi özgür iradesiyle yapmayacağı bir ameli mecburiyetten dolayı yaparsa burada ...
  • Dine dayalı ahlakın manası nedir?
    10254 Yeni Kelam İlmi 2012/06/16
    Din ve ahlak arasındaki ilişki bağlamında ahlaki değerlerin temelleri hususunda iki genel bakış vardır: 1. Ahlak dinden bağımsız bir disiplindir ve din bir ile ilişkisi yoktur. 2. Ahlak din, iman ve Allah’a inanmayla bağlantı kurmaksızın gerçekleşmez. Batı toplumlarında bu konu geniş ...
  • Her insanın doğumuyla birlikte bir doğum gerçekleşecek şeklinde olan iddia doğru mudur?
    7844 Diraytü’l-Hadis (Hadis Etidü) 2012/02/15
    Her insanın doğumuyla bir başka doğum gerçekleşir bağlamında bir kaç rivayet nakil edilmiştir. Rivayetlerde nakil edildiğine göre Allah Teala İblise şöyle buyurmuştur: "Sana benzerini vermeden Adem’e çocuk vermem. Her insan doğar doğmaz şeytanı da doğar. (Yani) her insanın bir şeytanı vardır."[1]
  • Bankanın verdiği taksitli krediyle umre için kayıt yaptırmak istiyorum. Bunun şer’i hükmü nedir?
    7754 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/04/11
    Ayetullah el-Uzma Hamanei’nin Bürosu: Şartlara uygun şekilde kredi almanın sakıncası yoktur. Ama son zamanlarda bankaların hac ve umre için verdikleri krediler hususunda yüce rehberlik makamının hac işlerinden sorumlu bi’se’si tarafından yayınlanan ve çeşitli ajanslarda yayınlanan bildirilere bakın. Ayetullah el-Uzma Sistani’nin Bürosu: Bu şekilde umreye ...
  • Ayakların üstünü mesetme konusunu hadisler ile ispatlayınız?
    7559 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/07/21
    “Vesailu’ş - Ş,a” gibi Şia’nın Muteber Kitaplarında İmamlardan (a.s.) nakledilmiş olan hadislere baktığımızda abdest alınırken başın ön kısmının ve ayakların üstünün Mes edilmesinin vacip olduğunu görürüz. Keza hadislerden istifade ediliyor ki ayaklar Mes edilirken sağ ve sol sırasını dikkate alarak ayakların parmaklarından başlayarak ayaklarda var olan çıkıntıya ...
  • Ramazan ayında dövme yapmak orucun bozulmasına neden olur mu?
    31774 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/02/18
    Dövme, orucu bozmaz. Hatırlatılmalıdır ki orucu bozan şeyler şunlardan ibarettir: 1. Yemek ve içmek, 2. Cima, 3. Mastürbasyon (insanın kendi başına meni gelmesine neden olacak bir şey yapması), 4. Allah, Peygamber (s.a.a) ve onun halifelerine yalan isnat etmek, 5. Boğaza katı toz ulaştırmak, 6. Tüm başı suya sokmak, 7. ...
  • Bir insan Cuma gecesi veya günü ölürse, her zaman için kabir baskısından güvende olur, diye söylenen söz doğru mudur?
    10305 Eski Kelam İlmi 2012/01/18
    Hafta içinde Cuma gecesi ve gününün özel bir üstünlük ve değeri vardır ve bunlardan birisi şudur: Eğer mümin bir insan bu vakitte dünyadan göçerse, onun bereket ve değeriyle kabir ve berzah âlemindeki bazı sorun ve hadiseler ondan uzak kılınır. Peygamber-i Ekrem’den (s.a.a) şöyle rivayet edilmiştir: Cuma, günlerin efendisidir ve ...
  • Kimler cennete girecek?
    13754 Eski Kelam İlmi 2009/06/16
    Kur'an-ı Kerim'in çeşitli ayetlerini incelediğimizde cennetin Allah'ın kesin vaadi olduğu, muttakilerin, mü'minlerin, Allah ve Resulünün (s.a.a) emirne itaat edenlerin oraya gideceği anlaşılmaktadır. Böyle biri gerçek manada saadete ve kurtuluşa erenlerin sınıfında olacaktır.Allah ve Resulünün (s.a.a) emirlerinden biri veliyy-i emre itaat, imamı tanımak ve ...

En Çok Okunanlar