Gelişmiş Arama
Ziyaret
14445
Güncellenme Tarihi: 2011/09/10
Soru Özeti
Neden Ali (a.s), Hazreti Fatıma’ya yapılan ihanet karşısında sessiz kaldı?
Soru
Şia, Hz. Muhammed(s.a.a)’ın teninin bir parçası olan Fatıma(s.a)’nın Ebu Bekir’in hilafeti zamanında ihanete uğradığını, kaburgalarını kırdıklarını, evini ateşe verdiklerini, ona vurduklarını ve bu sebepten karnındaki Muhsin adlı çocuğun öldüğünü söylüyor. Asıl soru burada Ali (a.s) neredeydi? Güçlü ve cesaretli olmasına rağmen neden Hz. Fatıma’nın (s.a) hakkını almadı?
Kısa Cevap

Hz. Fatıma’nın (s.a) zulme ve ihanete uğraması ile Hz. Ali’nin (a.s) yiğitliği ve cesareti arasında hiçbir çelişki yoktur. Çünkü Hz. Ali (a.s) bu durumda ya elini kılıcına götürecek, kendisi ve Ehlibeyt’in haklarının çiğnenmesinin karşısında duracaktı ya da susacak ve gücü miktarınca da İslam’ın başka yönlerden güçlenmesini sağlayacaktı. Bu durumda onlara karşı cephe alması ve çatışması, Müslümanlar arasında tefrikanın oluşması ve yeni kurulan İslam camiasının zayıflaması ve neticede Rumların, dinden dönenlerin ve nübüvvet iddiasında bulunanların İslam’a saldırılarının güçlenmesi anlamına gelecekti. Hz. Ali (a.s), Peygamber’in (s.a.a) zahmetlerinin yok olmaması ve şehit kanlarının heder olmaması uğruna, İslam’ın korunması uğruna eşini ve çocuğunu feda etmeye hazırdı.

Ayrıntılı Cevap

Peygamber’e (s.a.a) yakın kimseler, Sakife’de alınan karara itiraz ederek Ebu Bekir’e biat etmeyip Müminlerin Emiri Ali’nin (a.s) evinde toplanmış ve Ömer de Ebu Bekir tarafından bu kimselerden ve özellikle Ali’den (a.s) biat alma konusunda memur kılınmıştı. Tarihi kaynaklarda, Ebu Bekir ve Ömer’in aldığı kararlar doğrultusunda gelişen olaylar kayda alınmıştır. Bu olaylar hakkında bilgi için muteber kaynaklara başvurabilirsiniz.[1]

Ehl-i Sünnet kaynaklarında dahi yer alan ve farklı muteber tarihi kitaplara baktığımızda ne yazık ki böyle bir olayın varlığının gerçek olduğunu görmekteyiz.[2]

Ama Müminlerin Emiri(a.s)’nin o kendisine has kılınan cesaret ve yiğitliğine rağmen neden bu olaylar karşısında sessiz kaldığı konusunda demeliyiz ki:

Müminlerin Emiri Ali’nin (a.s) önünde iki yol vardı. Ya yeni kurulan hükümeti meşru bilmeyen gerçek dostlarıyla ayaklanıp, güç ve kuvvetleri yardımıyla gasp olan hükümeti ve hilafeti onlardan tekrar alacak ya da karşılaşılan bu duruma tahammül edip imkânlar dâhilinde Müslümanların sorunlarını halledecek ve kendi vazifelerini yerine getirecekti.

İlahi önderlerin nasıl kudreti ve makamı hedef olarak görmeyip asıl hedefin kendi konumunu korumaktan daha yüce bir şey olduğuna inandıklarına göre İmam Ali (a.s) da, İslam camiasının, toplumsal ve siyasi ortamını inceleyerek şu neticeye ulaşmıştır: Eğer hanımı Fatıma’ya (s.a) yapılan zulme karşı direnseydi, Peygamber’in (s.a.a) çektiği tüm zahmetler boşa gidecek ve şehitlerin tertemiz kanı heder olacaktı ve İslam büyük darbelere maruz kalacaktı. Bu nedenle oluşan durumu sineye çekti ve dolaylı olarak İslam’ın temelini korumuş oldu.[3]

Eğer İmam (a.s), elini kılıcına atıp hâkim sistemle mücadeleye koyulsaydı veya cesaret ve yiğitliğini ortaya koysaydı kesinlikle onun taraftarları da kıyam edeceklerdi. Bu sebepten ötürü Müslümanlar arasında bir iç savaş baş gösterecek ve daha hazin olaylar meydana gelecekti. Örneğin:

1-     Ali (a.s), Peygamber (s.a.a)’la ahitlerini koruyan ve Hz. Ali’yi (a.s) kendi canlarından daha çok seven birçok insan şehit olacaktı. Bütün gerçek İslam'ı davranış ve tutumlarıyla temsil eden kişilerin yok oluşu ve İslam'ın ehliyetsiz kişilerin sürekli olarak düşmesi anlamına gelirdi.

2-     İslam ümmeti içerisinde şiddetli bir tefrika oluşabilir ve İslam düşmanlarına karşı büyük bir kudret olan Peygamber (s.a.a) sahabesinden birçoğu yok olabilirdi. Veya ittihadın yok olmasıyla İslam camiası zayıf düşebilirdi.

3-     Peygamber(s.a.a)’ın ömrünün son zamanlarında Müslüman olanların birçoğu, O Hazret’in (s.a.a) vefatından sonra dinden dönerek İslam hükümetine karşı cephe aldılar. Bu buhranlı ortamda Hz. Ali(a.s) eğer muhalefet bayrağını çekseydi İslam toplumu nifak cephesi tarafından ciddi bir tehlikeyle karşı karşıya kalabilirdi.

4-     “Museyleme ve Seccah” gibi nübüvvet iddiasında bulunanları da göz ardı etmemek gerekir. Bunlar karışıklıklar yaratarak İslam’a, telafi edilemez darbeler indirebilirlerdi.

5-     Her zaman bir fırsatını bularak İslam’ın merkezine saldırmak isteyen Rum tehlikesi de İslam camiasını tehdit ediyordu. Bu durumda İmam Ali (a.s) eğer kıyam etseydi, yakinen Müslümanlar zayıf duruma düşer ve İslam muhalifleri hedeflerine daha rahat ulaşabilirlerdi.

 

Yukarıda zikrettiklerimiz, İmam(a.s)’ın o sebeplerle sabrı, kıyama tercih ettiği amillerden birkaçıdır. Hz. Ali (a.s) bu tür girişim ve tedbirlerle İslam camiasını büyük tehlikelerden korudu.[4]

İmam Ali (a.s) sükûtunun sırrını dert ve hüzün dolu bir beyanıyla Nehc’ul Belaga’nın Şıkşıkiye[5] hutbesinde şöyle buyuruyor:

“ Şu düşüncedeydim ki kesilmiş ellerimle kıyam mı edeyim yoksa kapkaranlık zulmete ve karanlığa sabır mı edeyim? Öyle bir karanlık ve körlük ki, büyükleri tamamıyla yıpratır küçükleri ise tümüyle ihtiyarlatır, mümin kimse de Rabbine ulaşana dek bu karanlık körlükte zahmetten zahmete düşer. Gördüm ki sabretmek akla daha yatkındı ve ben de gözümde bir diken ve boğazımda bir kemik olduğu halde sabrettim. Mirasımın yağmalandığını kendi gözlerimle görüyordum.”[6]

İmam(a.s) başka bir yerde kendi yakınlarından olan, İmam(a.s)’ın faziletlerini sayan ve halkı Onu yalnız bıraktıkları için yeren birine cevap olarak şöyle buyurdu: “Dinin salim kalması bizim için diğer her şeyden daha güzeldir.”[7]

Bu ibaretler şunu gösteriyor ki İmam Ali(s.a)’ı susmaya mecbur bırakan sebepleri görmek hazin acılardan kurtulmaktan daha değerliydi. Yani Ali (a.s), yeni fidanlaşmış İslam camiasının korunması için eşini ve çocuklarını bu yolda feda etmeye hazırdı.

Ali’nin (a.s) sükûtunun nedenini belirttiği en açık ifade Nehc’ul Belaga’da şöyle geliyor:

“Beni, halkın falani’ye biat etmek için her yönden akın akın gelmesinden başka bir şey hayrete düşürmedi ve tasalandırmadı. Ben yine elimi çektim ta ki bir gurup, dinlerinde kalmayıp, İslam dininden döndü ve halkı Muhammed(s.a.a)’ın dinini yok etmeye çağırdı. İslam’a ve Müslümanlara yardım etmezsem dinde derin çatlaklar oluşacağından ve virane olacağından korktum. Bu benim için, hilafetten mahrum kalmaktan ve sizin kısa bir süre görülen seraba benzeyen veya olgunlaşmadan dağılan buluta benzeyen ele geçirdiğiniz birkaç günlük hükümetinizden daha ağırdır. Sonunda batıl bir topluluk olan sizleri dağıtmak ve yok etmek bu sayede de dinin sağlamlaşması ve sabit kalması için o kargaşa ve karışıklık içinde ayaklandım.[8]



[1] Tarih-i Teberi, 3.c, 202.s, Dairet’ul-Mearif baskısı. Teberi’nin ibareti şöyledir:

اتی عمر بن خطاب منزل علی(ع)  فقال : لاحرقن علیکم او لتخرجن الی البیعة

   İbni Ebul Hadid, kendi şerhinde (2.c, 56.s) bu cümleyi Cevheri Sakife adlı kitaptan da naklede; El-İmametu ves-Siyaset 2.c, 12.s; Şerh-i Nehc’ul-Belaga, İbni Ebul Hadid, 1.c, 134.s; E’lamun-Nisa, 3.c, 1205.s, İbni Abdu Rabbih Endülüsi, vefatı 495 h.k, Onun ifadesi de şu şekildedir:

بعث الیهم ابوبکر عمر بن خطاب لیخرجهم من بیت فاطمة و قال له ان ابوا فقاتلهم. فاقبل بقبس من النار علی ان یضرم علیهم الدار. فلقیته فاطمة فقالت‏ یابن الخطاب ا جئت لتحرق دارنا؟ قال:نعم او تدخلوا فیما دخلت فیه الامة

Akdu'l- Ferid, 4.c, 260.s, Ayrıca bakınız: Tarih-i Ebul-Feda, 1.c, 156.s ve E’lamun-Nisa, 3.c, 1207.s İsbatu'l-vasiyyet, El-Mesudi, 124.s, Kullanılan ifade şu şekildedir:

: فهجموا علیه و احرقوا بابه و استخرجه منه کرها و ضغطوا سیدة النساء بالباب حتی اسقطت محسنا

(Mihnetu Fatıma, 60.s) Milel ve Nihel 2.c, 95.s, Telhisu'ş-Şafi, 3.c, 76.s; Furuğ-i Velayet 186.

[2] Daha fazla bilgi için, 1- Şahadet Efsanesine Cevap Kitabı, Seyit Cevat Hüseyni Tabatabai 2- Dini Sorulara Cevaplar Dergahı Sitesi 3- Belağ Sitesi

[3] Mehdi Piyşvai, Siyre-i Piyşvayan, 65.s

[4] Mehdi Piyşvai, Siyre-i Piyşvayan, 71.s

[5] Nehcu'l-Belaga, 3. hutbe

[6] Nehcu'l-Belaga, 3.hutbe, Şıkşıkiye hutbesi

[7] Bakınız Şerh’i Nehcu'l-Belaga, 6.c, 23-45.s

[8] Nehcu'l-Belaga, Ali’nin (a.s) Mısır halkına yazdığı mektup, 62.s.

 

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Şerî mesafe miktarı ne kadardır?
    5559 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/01/23
    A. Şerî mesafenin miktarı hakkında birkaç görüş vardır: Bazıları mesafe miktarının 22/5 km olduğu görüşündedir.[1] Bazıları şerî mesafenin 21/5 km olduğu fikrini taşımaktadır.[2] Bir grup da şerî mesafenin 22 ...
  • Bedenin ruha alet olması konusunda doğal ve yapma aletler arasındaki fark nedir?
    7311 İrfan Felsefesi 2012/04/03
    Doğal ve yapma terimler felsefede doğal ve yapma varlıklar arasında mukayese yapıldığı zaman kullanılır. Örneğin insan bedeni doğal bir cisimdir, yatak ise yapma bir cisimdir. Bedenin kendi parçalarıyla bileşimi doğaldır. Ama yatağın kendi parçalarıyla (tahta, çivi vs.) bileşimi yapmadır. ...
  • Bir takım şekilleri ve figürleri içeren dua kitaplarından yararlanmak caiz midir?
    10662 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/04/11
    1- Sorunuza nazaran söz konusu kitabın hangi ilim hakkında olduğunu anlamak güçtür. Bunu anlamak için daha geniş bilgiye ihtiyaç vardır. Ama kısaca söyleyebiliriz ki söz konusu kitap ulum-i garibe hakkındadır. Ulum-i garibe; cifr, reml ve nücüm gibi ilimlere denir. Ancak söz konusu kitabın hangi kısmına ait olduğunu ...
  • Mübarek Ramazan ayının 21’inde yolculuk yapmanın hükmü nedir?
    4971 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/08/14
    Mübarek ramazan ayında yolculuk yapmanın sakıncası yoktur, ancak oruçtan kaçmak için olursa mekruhtur.[1] insan yolculuktan dolayı tutamadığı orucunu ramazan ayından sonra tutmalıdır. Bu hükümderamazanın ayının 21’i ile diğer ...
  • Şeytanın İmam Ali’ye (a.s) alakası ve sevgisi var mıydı?
    15324 Eski Kelam İlmi 2012/03/11
    Yapılan araştırmaların neticesinde hadis kaynaklarında hatta büyük ariflerin irfan kitaplarındaki aşk ve sevgiyle ilgili bölümlerde bile sorudaki ifadelerle Şeytanın İmam Ali’ye (a.s) sevgi duyması hakkında her hangi bir rivayete rastlanmamıştır. Bu türden başka rivayetler olsa da onlarda şeytanın sapkınlığına özellikle vurgu yapılmıştır. Yine bir rivayette İmam Bakır ...
  • Hz. Peygamberin (s.a.a) bakışında selam vermenin önemi nedir?
    12618 تاريخ بزرگان 2012/06/16
    İnsan toplumsal bir varlık olup kendi türlerinin ilişkisine, dostluğuna ve sevgisine ihtiyaç duyar. Selam vermek iki insan arasındaki sağlıklı ilişkinin ilk merhalesini oluşturur ve dostluk, samimiyet, sevgi, tevazu, hayır duası ve karşı tarafa güven vermek gibi değişik mesajlar içerir. Selam sözcüğü çok güzel ve manalı bir kavram ...
  • bazı vacip ve müstahaplara önem verilmesi namazın yerine geçebilir mi?
    5202 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/11/08
    Cevaba geçmeden önce bir noktayı açıklamamız lazım, oda şudur: İslami hüküm ve yasalarda, her ne kadar maslahat ve mefsede konusunu göz önünde tutulmuş ise de, insanın aklı bu hükümlerin tüm fayda ve zararlarını tek başına derk edebilmesi olanaksızdır. Bu bağlamda kesinlikle Allahın vahyine ve masumların sözlerine tabi ...
  • Kredi kartlarıyla alışveriş yapılması ve bu kartların nakit paraya çevrilmesinin hükmü nedir?
    5659 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2009/05/13
    Sorunuzun cevabını Ayetullah Hamenei’nin kalemi şu şekilde cevaplamıştır: Hesapta olan ve alışveriş yaparken ödediğiniz miktarın bir sakıncası yoktur. Ama hesabınızda karşılığı olmadan size kredi hesabı olarak verilen miktar; eğer borç şeklindeyse ve ona faiz geliyorsa, borcun kendisi sahih ama fazlası faiz sayılmaktadır ve haramdır. ...
  • Peygamberin (s.a.a.) Teşkil Etmiş Olduğu Hükümetin, Allah’ı Arayan Fıtrat ile İrtibatı nedir?
    7242 Düzenler 2012/10/24
    Bize göre Resul-i Ekrem’in (s.a.a.) teşkil etmiş olduğu hükümet ilahi bir emir idi. Ama bu emri iktiza eden nokta, bu hükümetin insan yaşamının tüm alanlarında tesir etmesidir. İmam Bakırdan (a.s.) “…velayete davet edildiği kadar hiç bir şeye davet edilmedi”[i] şeklinde nakledilen tabir buna yöneliktir. ...
  • Tevazu nedir? Tevazu nasıl bir esere sahiptir? Tevazu ile zillet arasındaki fark nedir?
    2308 فضایل اخلاقی 2020/01/19

En Çok Okunanlar